Hayattan zevk alma ve bunun getireceği mutluluk, çoğu kez hedonizmle (hazcılık) karıştırılır.
Kısacık ömrümüzdeki tek amacımız, haz duyacağımız deneyimleri araştırmak ve yaşamaktır. Fakat deneyimlerimiz gösteriyor ki, daha çok haz arayışı, daha çok ıstırabı davet etmekte.
Istırap korkusu ve tatmin olma beklentisi bir paranın iki yüzü gibi birlikte var olmakta. Yaşam deneyimlerimizi bu parayla satın alıyoruz. Istırap verici koşullardan uzak olmaya ve haz verici koşullara yaklaşmaya çalışıyoruz. Ve bunu çok mantıklı buluyoruz. İnsan olmanın doğası kabul ediyoruz.
Tarih ve deneyimlerimiz gösteriyor ki, ne ıstırap verici koşullardan kurtulabiliyoruz, ne de haz verici koşulları tam olarak oluşturabiliyoruz. Her yeni jenerasyon kendisini özel kabul edip başaracağını zannediyor ve sonra bu dünyanın kendisi için de aynı şekilde işlediğini fark ediyor. Fark ettiğinde içinden çıkabilmesi imkansız hale geldiğinden, bütün olan biteni hayatın doğası kabul ediyor ve sahneden çekiliyor.
İnsan, hayvan doğasının bir parçası olan, ıstırap korkusu ve haz beklentisi döngüsünü kırabilir mi?
İnsan gezegensel evrimin bir aşamasında bu soruyu sordu. Çünkü, ondaki başka bir motivasyon, keşif ve merak duygusuydu. Sınırların ötesine bakmak, bilinmeyeni bilinir kılmak ve ölümü aşan değerler yaratmak istiyordu ve bu değerler için yaşamını riske atmak. Yolun bir yerinde İnsan, böyle bir evrimsel yolu yaratmaya başladı.
Keşif ve merak duygusu bilgi biriktirmesine yol açtı. Felsefi, bilimsel ve mistik bilgi. Evreni ve kendi var oluşunu, daha derinden hissedip kavradıkça, gerçek mutluluğun kendini aşan hedeflerin peşine düşmekle geldiğini fark etti. Keşif ve merak duygusuyla yaşanmış tüm deneyimler, yaşarken zorlayıcı olsa bile, zevk ve yaşama sevinci verdiği, keşif ve merakla kat edilen yollar, meydan okumalar her zaman istenilen sonucu vermese bile, yapılan yolculuğun gerçek mutluluğu verdiği anlaşıldı. Hedeflerin değeri seni gerçek bir yolculuğa çıkarmasındaydı. Gerçek zaferlere ve gerçek yenilgilere gebe bir yolculuktu bu. Bilinmeyene yaptığın yolculuk seni değiştiriyordu. Potansiyellerini açığa çıkartmak için lazım olan baskıyı sunuyordu.
Anladık ki, ıstırap benliğimizi hatırlamak için acı bir ilaçken, haz, benliğimizi unutmak, yaşamın baskısını hissetmemek için, içine kaçtığımız bir sığınaktı.
Hayattan zevk alma ve mutluluk, keşif ve merak duygusunu harekete geçirmekle doğrudan bağlantılıydı. Bu hareketi ise ancak, her şeydeki mucizevi gizemi, sonsuz gizemi hisseden ruhumuz yaratabilirdi.